Salgın hastalıklarda müminin vazifesi, sebebe sarılmak ve tevekkülü birlikte yerine getirmektir: “Kendinizi tehlikeye atmayın” (Bakara 2/195) emri ve “zarar vermek yoktur” kaidesi gereği korunma, karantina ve tedavi dinen sorumluluktur; Resûlullah ﷺ da “Bir yerde veba olduğunu duyarsanız oraya girmeyin; bulunduğunuz yerde ise çıkmayın” buyurarak (Buhârî, Muslim) karantina prensibini bildirmiştir. Bu esnada kul tevbe ve istiğfarla Allah’a yönelir, Fâtiha, Âyetü’l-Kürsî, İhlâs-Felak-Nâs okuyup şifa dualarıyla niyaz eder, salavatı ve sabah-akşam zikirlerini ihyâ eder, sadaka ve infakla rahmeti celbetmeye çalışır; “Ey Allah’ın kulları, tedavi olun; Allah her derdin devasını yaratmıştır” hadisince ehil tabiplerin tedavisini ihmal etmez. Bulaştırma ihtimali olan kimse başkalarına zarar vermemek için cemaatten ma’zurdur; evinde ibadet eder, Cuma yerine öğle kılar. Neticede mümin, tedbir + dua/zikir/Kur’ân + sadaka + sabır ve tevekkül ile hem canı koruma maksadını gerçekleştirir hem de Allah’ın rahmetini umar.
		İbadet
		
	
	
 
				 
					





